COVİD-19 AŞISINA İLİŞKİN PATENTİN KALDIRILMASI TARTIŞMASI

            Son birkaç gündür Covid-19 aşıları ile ilgili olarak bu aşılardaki patent haklarının kaldırılması tartışması uluslararası düzeyde devam ediyor. Hindistan ve Güney Afrika’nın öncülüğünde başlayan çalışmalar şu ana kadar 100 civarında devlet destek veriyor. Son olarak ABD’nin de patentin kaldırılması yönündeki desteği de olaya eklenince konu ciddi bir tartışma yarattı. Avrupa Birliği ve İngiltere ise patentin kaldırılmasına kesin bir dille karşı çıkıyor. Haberlerde bir çok terim ve kısaltma kullanıldığı için işin uzmanı olmayanların konuyu tam olarak anlayamadığı düşüncesiyle bu yazıyı yazmaya karar verdim. Olabildiğince teknik  terimleri kullanmadan ve sizleri sıkmadan yazmaya çalışacağım.

            Marka , Patent gibi konular fikri mülkiyet kavramı içinde değerlendirilir. Bir ev taşınmaz mülkiyeti, bir bilgisayar ise taşınır mülkiyetinin konusu olup bunlara kısaca klasik mülkiyet diyebiliriz. Bunların değerini tespit etmek son derece kolay ve sıradan bir iş iken bir fikrin değerini tespit etmek son derece teknik ve zor bir iştir. Bu yüzden fikri mülkiyet haklarına değer biçmek yerine onları ülkesel kanunlarla ve uluslararası anlaşmalarla koruma altına almak yani bir başkası tarafından izinsiz kullanımı engellemek için  ceza ve tazminat hükümleri ile koruma altındadır. Böylece klasik mülkiyetten farklı olarak fikri mülkiyette standart bir değer yoktur. Piyasanın ihtiyacı, ürünün tekel veya çok yeni olması, fiyatı gibi pek çok değişkenle birlikte tahmini bir değer oluşur. Ülkemizde patent çok yaygın bir çalışma alanı değildir. Genelde teknolojik ürün üreten firmalar kendi AR-GE birimini kurar. İlaç firmaları alanında tanınmış bilim adamlarının kurdukları laboratuvarla anlaşmalar yapar. Örneğin PFİZER ilaç firması olup BİONTECH ise Türk olarak gurur duyduğumuz Uğur Şahin- Özlem Türeci’ye ait laboratuvarla anlaşma yapmıştır. Bizde ise ne yazık ki bu alanda çok ciddi eksikliğimiz vardır. Bu alanda bilim insanlarımız genelde üniversitelerin bünyesinde çalışmalar yapmaktadır. Şu anda da ümit veren gelişmeler yaşanmaktadır. Sayın Bakanımız Mustafa Varank çalışmaları dünya ile paylaşacağını bildirdi. İnşallah en kısa zamanda Türk Bilim İnsanları bu işi başaracaktır.

            Dünya şu anda pandeminin etkisi altındayken aşıların patentinin paylaşılması elzemdir. Ancak diğer taraftan bu işe çok büyük bütçeler ayıran şirketler ve devletler ise ticari kaygılarla bu duruma karşı çıkmaktadır. Bu noktada acilen bir çözüm bulunmaz ise pandemi tüm insanlığı tehdit etmeye devam edecektir.

            Dünyada zaman zaman küresel çapta salgınlar olmuştur. Ortaçağda veba salgını, 20.yüzyılın başımda İspanyol gribi salgınları gibi. O zamanın koşulları içinde bu salgınlarla mücadele etmek bilimsel olarak çok daha zordu. Ortaçağda vebaya yakalanan insanların gemilere doldurulup açık denizlere terk edildiğini biliyoruz. Ancak tıp ve eczacılık biliminin çok gerilerde olduğu bu salgın ulaşım imkanlarının şimdiki kadar yoğun olmaması sebebiyle Covid 19’a göre çok daha sınırlı coğrafyada kalmıştır. Keza İspanyol gribi de 20 yüzyıl başında olmasına rağmen ulaşım imkanlarının sınırlı olması sebebiyle daha dar coğrafyada etkili olmuştur. Yakın zamanlarda görülen Sars virüsü Uzakdoğu’da  etkili olmuşsa da dünyayı etkisi altına alamadan burada kontrol altına alınmıştır. Ancak Covid-19 Çin’de ortaya çıkmış olmasına rağmen , belki geç teşhis , belki de farklı sebeplerden dolayı bir anda dünyayı etkisi altına almıştır. Genel tahminler Çin bu virüsü dünyaya geç bildirdiği yönünde. Bunun biyolojik bir silah olduğunu iddia edenler dahi var. Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler gibi küresel birlikler anında tepki verememiştir. Virüs bilinmediği için bulaş hızının bu kadar yüksek olacağı da tahmin edilememiştir. Dünya ticaretinin lideri konumunda olan Çin ne yazık ki dünyaya bilerek ya da bilmeyerek bu hastalığı da ihraç etmiştir. Dünyanın içinde bulunduğu durumda artık başta Birleşmiş Milletler ve Dünya sağlık örgütü gibi kuruluşların daha fazla zaman kaybetmeden çözüm yoluna gitmek zorundadır. Tabi ki bu kuruluşların öncülüğünde yapılacak acil toplantılara devletler katılacak aşıyı geliştiren firmaların da talepleri dinlenecektir. Görünen o ki aşıyı geliştiren firmalar çok büyük paralar kazanacağı için patenti paylaşmaya yanaşmayacaktır. Ancak aşıyı bulan firmalarında dünya ölçeğinde aşı üretmesi de mümkün değildir. Zaten böyle bir gayretleri de ticari açıdan beklenemez. Çünkü aşıya ihtiyaç arttıkça patent daha da değer kazanacaktır. Aşı kademeli olarak üretildiği sürece pandemi süreci devam edecek ilaç firmaları da karına kar katacaktır. İlaç firmalarının direncini kıracak tek şey aşıyı ticari kaygılarla değil insani ve bilimsel kaygılarla geliştiren devletlerin patenti paylaşacağını ilan etmesidir. Bu noktada sayın Bakanımız Mustafa Varank’ın açıklaması çok önemlidir.

            Bu genel tespitlerden sonra yapılması gerekenler bize göre şunlardır.

             Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü ve Fikri ve sınai Haklarla ilgili uluslararası örgütlerin teknik uzmanları acilen bir durum tespiti yapmalı ve aşıyı hali hazırda üreten firmalarla öncelikle patent haklarının ücreti karşılığında Birleşmiş Milletlere devrinin sağlanmasıdır. Bu yapılamadığı takdirde patentin lisans hakkı Birleşmiş Milletlere devri ve üretilen her aşıdan bir ücret ödenmesidir. Her iki durumda da  BM bu aşıyı üretebilecek dünya geneli ilaç firmalarına eş zamanlı olarak üretimini yaptırmalı, ve tüm dünya ülkelerine bu aşıya erişim sağlamalıdır. Böyle bir operasyonla tüm dünyada bu pandeminin kısa zamanda önüne geçmek mümkün olabilir. Tabi ki mevcut üreticiler böyle bir sürece mutlak surette karşı çıkacaktır. Çünkü geçen her gün aşıya olan ihtiyaç artmakta bu durumda beklenen kar marjını yükselmektedir. Uluslararası kuruluşlar bu tekelciliği kırmak zorundadır. Son çare patentin açıklanmasıdır. Çünkü  BM insanlar hakları evrensel bildirisine göre en temel hak yaşam hakkıdır. Bu yaşam hakkının korunması için dünya devletlerine gerektiği takdirde barış gücü adı altında asker gönderilmektedir. Asker gönderilmesi normal şartlarda o devletin egemenlik hakkının açıkça ihlalidir. Yaşam hakkı egemenlik hakkının önüne geçebildiğine göre yaşam hakkı ilaç firmalarının karlarının da önüne geçer, geçmek zorundadır. Artık Birleşmiş Milletler bu sorumluluğu derhal üzerine almak zorundadır.

            Tüm bunlar acilen yapılırken , aşı çalışmalarında belirli bir aşamaya gelmiş olan Türkiye gibi devletlere patenti açık olmak kaydıyla ekonomik ve bilimsel destek verilmesi halinde bu pandemiden dünya olarak çıkma şansımız olacaktır.

            Birkaç ilaç firmasının kazancını insanlık için feda etmede hiçbir sakınca yoktur. Tüm dünyayı etkileyen ve küresel bir salgın olduğu tüm dünya tarafından kabul edilmiş,  dünya Sağlık Örgütü Tarafından Pandemi ilan edilmişken, fikri haklar konusunda çalışan bir avukat olarak, Birlemiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesinin yaşam hakkı başlığının ve mücbir sebep halinin var olduğu bir durum açıkça ortadayken, patent haklarının askıya alınmasında hiçbir yasal sakınca olmadığını düşünüyoruz. Dünya barışına da çok büyük bir katkı sağlayacak olan bu durum için bir an önce harekete geçmek zorundayız. 08.05.2021

DAİMON PATENT

MARKA VEKİLİ

AV.ABDÜLKADİR ÖZ

 

 

LEAVE REPLY

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir